7 Mart 2009 Cumartesi

Ayşe KULİN-UMUT


Yazıya olumsuz başlamak olmaz ama bu itiraf olsun.Ayşe Kulin'i okumaya yanlış yerden başladım sanırım,çünkü serinin başı veda atlı romanıymış.

Umut; Osmanlı İmğparatorluğun son demi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarını anlatıyor...Kulin ailesi Bosna'dan İstanbul'a göç ediyor, çöken imparatorluğun son maliye nazırı Ahmet Reşat sürgüne gitmesini.Cumhuriyetin sancılı yılarında tehcire yendik düşmeyen kızı Sebahat ve ermeni sevgilisi Aram'la aşkı,onu ölüm sanıcısı çeker gibi sürgünden bekleyen karısının muhtesem sevincini,kızlarının atışmalarını,damatının olgunluğu herkesin kafasında bu ben dedirtiçek karakterler oluşturmuş Kulin,hemde kendi ailesini anlatarak...

Size romanı çok anlatmak isterdim ama inanın çok isim var ve hikaye bir kaç dal.Zaten yazar da kitabın kapağına yazdığı bir sözle hem kitabını hemde hayatı anlatmış gördüğünüz gibi.Fakat Ayşe Kulin ve Elif Şafak şunu Türkiye'den sildiler;kadın yazarlar daha usturuplu ve sınırlı yazılar yazıyor.

Kulin ve Şafak bir erkeğin cesaret bile edemediği şeyleri yazmayı başarıyorlar ve git gide onları hiç tanımıyan okurları kendilerine şaşkınlık bir o kadar da hayran bırakıyorlar.

Kitap bir roman ama inanın kitabı okuyunca ne zor yıllarmış,ne çıkılmaz yıllarmış yapılan reformlar bile insanlar tarafından beklenmesine bir askerbalığın yemi kapmak ister gibi istenmelerine rağmen,yormuş onları VE ŞİMDİ herşey,herkes onların düzgün yaptığı,çağdaş olduğunu yıllara geri dönseler eminim yanlarında ezilirler ve cahil kalırlar.

Saygılar....

6 Şubat 2009 Cuma

UÇURTMA AVCISI


Yaşım çok büyük değil ama bir kaç sene önce imrelerek bakardım uçurtma uçuran çocuklara.

Halit Hüseyin (Khaled Hosseini)'nin muhteşem ironi özelliğini bu kitapta fazlasıyla göstermiş bence.

Kaliforniya’da yaşayan Amir (Emir), ülkeye Taliban rejiminin gelmesinden sonra Amerika’ya göç eden Kabil’li zengin bir tüccar ailenin oğludur.Roman onun ağızından anlatılıyor.Hasan'da onların hizmetçilğini yapan bir yaşıtı.Hasan;orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.Hasan,Emir'e hep sadık kalmış ve onun için elinden geleni yapmıştır. Ancak bir uçurtma yarışı sırasında Hasan’ın başına gelen olayda ona yardım edebileceği halde ona sırtını dönerek en sevdiği arkadaşına ihanet etmiştir .Hasan yıllar sonra çocukluk arkadaşı Hassan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğü haberini alır. Arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onu kölelik yaşamından kurtarmak için Afganistan’a geri döner...

Trajik olaylar buradan sonra başlıyor .Bu hikayeden daha çok içindeki sosyetler baskısına ve eziyetlerine dikkatinizi çekerim.Afgan çocukların o zamanda çektiği eziyetlere ağızım açık okudum.

2003'te yazılmış bu romanın 2007 de de filmi çıkmıştır.

30 Kasım 2008 Pazar

eski TOPRAK


Eski Toprak derler yaşlılara sağlam oldukları için,aslında mantık olarak düşünürsek eski olan bişey nasıl sağlam olabilirki?

Ama toprağın eskisi makbul,insan gibi!!!ayaklarının altında çok kök vardır yere sağlam basarlar,onları sanal olmuş dünyanın pembelikleri etkilemez davalarından dönmez eskiler.

Böyle bir amcamı anlatmış büyük üstat Kemalettin Tuğcu eski toprağı insanla muhteşem birleştirmiş.Askerlikte Albaylığa kadar yükselmiş Balkan savaşından beri ordunun hizmetinde bulunmuş,en son Kurtuluş Savaşında yaralanmış,İstiklal madalyası sahibi bir ihtiyarın son zamanlarını anlatmış.Oğlunun evinde kalan Aziz amca;Herşeyi yerli yerinde yaşayan,odasından çoğu zaman çıkmayan,torunları,gelini ve oğlu ona hiç bir saygısızlığı olmamasına rağmen onu çok sevmelerine karşın kendisini bir yük gibi gören saygın biri.

Karısını uzun yıllar evvel kaybetmiş olmasına rağmen hergece yatarken...

-Nafize,azıcık öteye git,bana da yer ver.!

Nafize'nin kemikleri bile kalmamıştır ama eski toprak değilmi onu kendi içine gömüş.Son günlerinde kurtuluş savaşında beraber olduğu bir çavuşun yazlığına giderek geçiren ve hasret gideren gazi tatilden döndüklerinde çok geçmeden vefat etmiştir.Lakin evdeki yeri hiç unutulmamış sanki o varmış gibi masaya tabağı bile geliyodur...
1987 basımlı benden bir yaş büyük bu kitabı üzülerek söylüyorum okumak için çok geç kalmışım.

3 Kasım 2008 Pazartesi

Özdeyişler


^^Birinin söylediği tek bir kelime hala bugünü yaşatıyor ve söyleniyorsa o kişi ölmemiştir^^
Bedenleri bizimle değildir ama gönüllümüze taht kurmuş hayatlarından mutlaka ders almışızdır önemli insanların.
Her cümlede başka bir aleme gidiyor insan,saatlerce düşündürüyorlar işte onlar kalıcılar.
'İki günü eşit olan ziyandadır'
Hz. MUHAMMED
'Hiç kimse başarı merdivenlerini eleri çebinde tırmanmamıştır.'
M.Head
'İnsan zaman öldürmek için deği;faydalı hoş bir an geçirmek için okumalıdır.'
O.Goıtmidh
'İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını,sonrada sağlıklarını kazanmak için paralarını harcarlar.'
Goethe
'Kabukta dolaşan böcek,meyvenin tadını alamaz.'
Sahsuvar
'Kitapsız yaşamak,kör,sahır,dilsiz yaşamaktır.'
Seneca
'Ne kadar bilirsen bil,söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır.'
Mevlana
'Unutma ki ağızında bal olan arının kuyruğunda iğnesi vardır.'
Lyly
'Eğer ağaca çıkmak istiyorsanız,yıldızlara çıkmya niyet edin.'
Konfiçyus
'Cümleler doğrudur sen doğrı isen,doğruluk bulunmaz sen eğri iken.'
Y.Emre
'Oyun bittince,şah da piyonda aynı kutuya konur.'
Socrates
'Hiçbir mücadele yoktur ki ahlak esaslarına dayanmadan yürüyebilisin.'
M.K.Atatürk
'Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.'
Gazali

Yaşama Yerleşmek


Oturulan koltuk ya da sandalye yahut yer minderi hiç önemli değil ne olduğu önemli olan oturma şekli ve nasıl oturduğunuz.Yanlış anlaşılmasın edep ve ahlak kurallarında bahsetmiyorum.

Üstün Dökmen şunu savunuyor ;Koltuğa sandalye ve benzeri şeylere nasıl yerleşirsen hayatada öyle yerleşirsin.

İşte size bir tez;Sandalye koltuk tamir eden bir usta varmış.Ustanın gözlemlerine göre bazı müşterilerinin koltuklarının ön kısımlarında,bazı müşterilerinde arka kısımı daha fazla aşınıyormuş.Ön kısımları aşınan koltukların sahibi kardiyologların bekleme salonlarıymış yani kalp hastalarının diğerleri ise farklı mesleklere sahip insanların salonlarıymış.Stres aceleci ve heyecan düzeyi yüksek kişiler hem hayata hemde koltuğa tam yerleşemediklerini görüyoruz.

Çevreye,insana,doğaya kısacası dünyaya iyi yerleşmeliyiz hiç değilse toprak olana kadar.

Yaşamanızın süresini sonsuza kadar uzatamazsınız ama kalitesini ölçüleyecek miktarda artırabilirsiniz.Ömrünüzün uzunluğu önemli değildir,kalitesi önemlidir.Sandalyeden bir gün nasıl olsa kalkacaksınız:Önemli olan huzur içinde otumanız ve çevrenize huzur vermenizdir.

-Yaşama ilişmeyelim,tam yerleşelim.

1 Temmuz 2008 Salı

Stephen Hawking Yaşamı-Kuramı ve Son Çalışması


45 kilodan daha ağır çekmeyen tam olarak felçli,konuşamayan ve başı öne düşerse kaldıramayan bu adam “Einstein’in mirasçısı”,” yirminci yüzyıl sonlarının en büyük dahisi”,” yaşayan en mükemmel zihin” hatta bir gazeteci tarafından “Evren Uzmanı” olarak tanımlanmıştır.Hawking kozmolojide temel hamleler yapmış ve belki yaşayan başka herhangi bir kişiden daha çok,içinde yaşadığımız Evren anlayışımızı ilerletmiştir.Eğer bu yeterli değilse düzinelerce bilimsel ödül kazanmıştır.Hawking,Kraliçe Elizabeth 2 tarafından CBE- Commander of British Empire- ve daha sonra Companion Of Honour (Onur Arkadaşı) yapılmıştır.Bu güne kadar dünya çapında on milyondan fazla satılmış olan Zamanın Kısa Tarihi adlı popüler bir bilim kitabı yazmıştır.


Hawking 1942 yılında doğmuş 17 yaşında oxford üniversitesine kabul edilmiş.Lakin Oxford't onun istedeği bölüm yoktu 3 yılın sonunda cambirge gitmesi için okul birincisi olması gerekiyordu. Fakat o bunu bilmiyor sınava cok kısa süre varken öğrendiğnde hızla çalışmaya başlıyor.Sınavdan sonra mülakata girmesi gerekiyordu hocaları karşılarında kendilerinden daha zeki olan birinin olduğunun farkındadırlar.


Sınav başkanı ondan gelecekle ilgili planlarını anlatmasını istedi. O “Eğer bana birinci onur derecesi verirseniz Cambridge’e gideceğim, eğer ikinci onur derecesi olursa Oxford’da kalacağım. Bu nedenle bana birinci onur derecesi vereceğinizi umarım.” dedi. Verdiler.


Buraya kadar Hawking'nin zekasını tartışmamıza bile gerek yoktur.Ama o amansız hastalığı onu henüz 21 yaşında bulmuş ve çaresiz bırakmıştır.ALS denen bu hastalık omurilik sinirlerini ve beynin istemli hareket fonksiyonları üreten bazı kısımları etkiler. Bir süre sonra adım adım hücreler bozulur ve vücutta kaslar dumura uğrarken felce neden olurlar. Bunun dışında beyin etkilenmez ve düşünce, bellek gibi daha yüksek fonksiyonlar dokunulmamış kalır. Kısaca beden adımadım çürürken hastanın zihni dokunulmamış kalır. Görülen belirti derece derece hareket kaybıdır. Belirtiler acısızdır, fakat hastalığın son aşamasında kronik depresyonu hafifletmek için hastalara sık sık morfin verilir.2 yıl ömrü kaldığı söylenen Hawking yaşam mücadelesi ve hazmiyle bize örnek olmalı.Albert Einstein'dan sonra en zeki insanı kabul edilen Hawking hesaba katılması gereken bir güçtür,hayatını anlatan bu kitaptaki yaşamıyla elli kolu ayağı tutan bizlere ders vermiştir.